23 Eylül 2016 Cuma

KALP KALBE
Kalbim ağrıyor. Bilhassa geceleri. Bayağı bir ağrı yani. Kulak ağrısı, diş ağrısı, eklem ağrısı, bel ağrısı gibi. Bazen bayağı ağrıyor kalbim. Dayanamıyor, erken yatıyor, sağ elimi kalbimin üzerine koyuyor, parmaklarımla yavaş yavaş okşuyorum kalbimi.
“Beni çok üzüyorsun biliyormusun?” diyor. “Bir yandan Yasemin Hanım’ın özlemi, bir yandan senin dertlerin, çok yoruldum, çok yordun beni” diyor. Utana utana “Biliyorum” diyorum. “Biliyorsun ama hiç bir şey yapmıyorsun, onu da biliyormusun?” diyor. Bu defa daha fazla utanarak “Biliyorum” diyorum. “Bak, ikimizde 70 yaşına yaklaştık, senden ayrılmak istemiyorum, seni seviyorum” diyor. Teşekkür ederim ben de seni seviyorum, ama güzel günlerde yaşadık değil mi? diye soruyorum. “Evet, o yüzden zaten bu acılara katlanıyorum ya” diyor.
Bayağı bir susuyoruz. Sonra birden, Yasemin Hanım beni öperdi biliyormusun?” diye soruyor. Sessiz kalıyorum. “Beni öperdi o güzel kadın” diye devam ediyor. “Neşesi yerinde olunca, yahu sen ne güzel adamsın, ne güzel kalbin var senin, gel yanıma öpeceğim o kalbini der öperdi, o kadar mutlu olurdum ki, sevimli bir köpek yavrusu gibi kuyruk sallamak gelirdi içimden, kalbim çarpardı, yani çarpardım” diye tamamlıyor cümlesini. Cevap veremiyorum. Ne söyleyeceğimi bilmiyorum ki.”Ne oldu neden sustun, kıskandın mı yoksa?”diye soruyor.
Gülüyorum, “İnsan kendi kalbini kıskanır mı” diyorum. “Belli olmaz senin işin, artık seni tanıyamıyorum ki” diye devam ediyor. Suçlanıyorum, susuyorum. O kadar hakli ki, bende artık kendimi tanımıyorum, itiraf ediyorum içimden.
Bir müddet susuyoruz. Ben onu parmaklarımla yavaş yavaş okşamaya devam ediyorum. “Senden bir şey isteyebilirmiyim” diye soruyor. “Tabi ne istersen” diyorum. “Beni cerrahlara sakın teslim etme” diyor. “Damarlarımı falan değiştirmesinler. Bu yaştan sonra yeni damarlara alışamam ben, damarlarıma bir şeylerde sokuşturmasınlar. Nasıl geldiysem öyle gitmek istiyorum. Olur mu? Diye soruyor. “Elbette” diyorum. Söz veriyorum. “Geldiğin gibi gideceksin” diyorum, “Yani geldiğin gibi gideceğiz, sen hiç merak etme” diyorum. “İyi o zaman rahatladım” diyor. Sonra “Ben sakinleşip uyuyana kadar lütfen elini üstümde tutarmısın?” diye rica ediyor. “Tabi, seve seve” diyorum.
Çarpıntılar, yavaş, yavaş azalıyor, biraz sonra belli belirsiz hale geliyorlar, Göğsümün üstündeki baskının kalktığını hissediyorum.
Önce o uyuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder