BENİM UYKULARIM KAÇMIYOR
Bazı hastalık türleri vardır. Yakasına sarıldığı hasta ile kedi fare ile oynar gibi oynarlar. “Hah sonunda kurtuldum” derken bir bakarsınız her şey tersine dönüvermiş. Bu hastalıklar vücudun direncini düşürdüğünden, hastada alerjiler, enfeksiyonlar oluşur. Sonunda zavallı hasta hastalığını unutup, bu rahatsızlıklarla uğraşmaya başlar. Bu alerjiler, enfeksiyonlar öyle müzmin hale gelirler ki hasta asıl hastalığını adeta unutur.
İşte canlarım, bugün maalesef milletçe içine düştüğümüz durum bu. Kendi dertlerimizi unuttuk. Neye üzüleceğimizi, kime inanacağımızı, nereye gideceğimizi, bütün bu olanları nasıl karşılayacağımızı nasıl sindireceğimizi bilmiyoruz. Şaşırdık kaldık yani.
Ey Fetullah Hoca, her verdiği vaazda, her Allah dediğinde zırıl zırıl ağlayan adam. Hiç mi söylediklerine inanmadın? Bu insanlar bu güzel memleket sana ne yaptı da, bizleri bu hallere düşürdün? Bu hırsın bu nefretin kime? “Ben din adamıyım, Allah’ın aciz bir kuluyum” demesini biliyorsun, hiç mi Mevlana’yı okumadın? O mübareğin “Gurur en tehlikeli şeydir. İnsan bir iğne ucuyla şu dağı deler, öteye geçebilir, ama o gururundan kurtulamaz; malın, mülkün, şöhretin, ilmin, her şeyin kendi gururu vardır. Neye güveniyorsun a mübarek, hepsi emanet değil mi” dediğini hiç mi duymadın? O kadar sene din okumuşun, Allahın adı ağzından düşmemiş, hiç mi ders almadın. Bu yaptıklarının hesabını ahiret te burnundan fitil fitil getireceklerini, orada Amerika'ya sığınmanın mümkün olmadığını hiç mi bilmiyorsun, hiç mi düşünmedin?
Gelelim öbür tarafa; binlerce insan gözaltına alınıyor, hapse atılıyor, işlerine son veriliyor, “ bu daha buz dağının görülen kısmı, daha suyun altında neler neler var” deniliyor. Bu insanların içinde hakimler, savcılar, polisler, polis yetkilileri, askerler, komutanlar, rektörler, öğretim üyeleri, daha kimler kimler var. İyi ya kardeşim bu insanlar gökten zembille mi indiler. Bunların tayinlerini, atamasını kim yaptı? Bunların senelerdir yerleşmesi, teşkilatlanması nasıl görülmedi, nasıl fark edilmedi.
Yani canlarım benim. Artık milletçe şaşırdık kaldık. Kime inanacağımızı bilmiyoruz. Kimin eli kimin cebinde onu da bilmiyoruz. Dedim ya bize kendi dertlerimizi unutturdular. Ama Allah var. Bizleri bu hallere düşürenler, bu dünyada veya hakkın huzurunda, yaptıklarının hesabını çatır çatır verecekler, bunu biliyorum.
Zamanın bir diliminde bir kasaba da zengin bir adam ölmüş. Vasiyetinde mirasını almaları için bütün gece, sabaha kadar mezarının başında beklemeleri şartını koşmuş iki oğluna. Oğlanlar cenaze toprağa verildikten sonra bir beklemişler iki beklemişler, sonunda sıkılmışlar. Bir hamal bulmuş adamı para karşılığı mezarın başında beklemeye ikna etmişler, sonra da çekmiş evlerine gitmişler. Neyse sabah olmuş. Mezara dönüp merak içerisinde hamala sormuşlar ne olup bittiğini. Zavallı hamal son derece yorgun, ayakta sallanıyormuş. “Gece yarısından sonra Sorgu Sual Melekleri geldi” demiş. Şu sırtımdaki ipin hesabını sabaha kadar veremedim. Valla babanız bu kadar malla, mülkle hapı yuttu” diye bitirmiş sözlerini.
Bu olanlar kimsenin yanına kalmayacak. Öyle veya böyle, bizleri bu kadar üzen, ümitsizliğe düşüren, bu memlekete bu hainliği yapanlar eninde sonunda yaptıklarının hesabını çatır çatır verecekler, inanın.
Ne demiş Konfücyüs ” Eğer hiçbir şeyin yoksa, hiçbir şeyin hesabını vermek zorunda değilsin” if you have nothing, you have nothing to worry about”( İngilizcesini özellikle yazdım. Muhterem Amerika’da yaşıyor ya!..)
Gönlünüz rahat olsun. Şimdi onlar düşünsün, ne yapacaklarını, nasıl hesap vereceklerini.
Benim uykularım kaçmıyor.Bakın ne güzel oturmuş çayımı içiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder