ZİHNİM AÇILIYOR, NORMALLEŞİYOR UM GALİBA!...
Zihnim açılıyor, normalleşiyor um galiba. Normalleşme ne ise, normal ne ise, kime göre normal, neye göre normal ise.
Normal veya normalleşme insanların kendi yarattığı, bir kavram, daha doğrusu kendi etraflarına ördükleri bir duvardır. Böylece insanlar gönüllü olarak o duvarların arasına kendilerini hapsederler. Bu normal veya anormal kavramları “Mahalle baskısı” denen okullarda öğretilir. Her ulusun normali, a normali ayrı ayrı, her ulusun mahalle baskısı okulları değişiktir. Bir yerde normal kabul edilen, bir başka yerde “Hayırrrr” imkansız olabilir. İnsanlar bu kendi yarattıkları değerlerin kurbanı olmayı kabullenir, kendi ördükleri bu duvarların arasında yaşar giderler. Hatta bu duvarları yıkmak yerine ölümü veya öldürmeyi bile tercih edebilirler.
Aslında bu normal, a normal meselesi çok komiktir. İşte size bir örnek; İki Arap, üstlerinde tipik Arap giysileri, İngiltere’de bir sinemadan çıkarlar. Filmin adı” The love triangel”, yani aşk üçkenidir. Yani adam iki kadın arasında kıvranır durur ve devamlı trajediler yaşanır. Araplardan biri öbürüne döner ve der ki “Yahu filmi sevdim sevmesine ama anlamadım. Neden ikisiyle birden evlenmedi ki?” Dedim ya herkesin normali farklı farklıdır. Mesela IŞID’ kafa kesmek normal, doğuda 6 yaşında bir kız çocuğu ile evlenmek normal, birçok ülkede kadın zina yaptı diye taşlayarak öldürmek normal, Çin’de yemekten sonra yemeği beğendiğini göstermek için geğirmek normal, bu konuda sayfalarca yazılabilir, yüzlerce örnek gösterilebilir.
İşte böyle; birden nerelerden nerelere geldik sayın seyirciler. Neyse başa dönelim. Normalleşiyor um galiba. Artık sabahları kalktığımda aynaya bakabiliyorum. Yüzüm biraz yangın enkazı gibi ama dişlerim hala güzel ve daha önce de yazdığım gibi kendi orijinal dişlerim. Gözlerimde fena değil, güzel bakıyorlar. İştahım açıldı. Dedikodu bile yapmaya başladım. Dükkanların önünde okey oynayanları, çilingir sofrası kuranları kıskanıyorum. Uzun bacaklı, dolgun kalçalı, iri memeli güzel kadınları fark ediyorum, ama azmadım. Çünkü 70 yaşında bir adam azmaz veya azamaz. 70 yaşında bir adamın güçlü olması, hayata bağlı olması, hayatı sevmesi, coşkulu olması normal değildir. Sessiz sedasız ölüp gitmesi normaldir.
Ben de “Güzele bakmak sevaptır” diyip yaşayıp gidiyorum. Allah’tan atasözlerimiz var. Böyle olunca her türlü magandalık normal.
Bir de kız arkadaşım var. Ayak bilekleri ve kolları incecik. Yüzü bir gün hüzünlü, bir gün öfkeli, bir gün sevgi dolu. Bazen bu değişiklik saat, hatta dakika başı da olabiliyor. Bir gün beni seviyor, bir gün beni sevdiğine hayret ediyor.( Aslında ben de hayret ediyorum) Bana “Seni sevmeye korkuyorum, seni sevmemek için elimden geleni yapıyorum” diyor ama her maaş aldığında beni yemeğe götürüyor. İsmi de “Gül”. Ben ona Gül demeye korkuyorum. Neden biliyor musunuz? Bizim oralarda bir türkü vardır “ Ben yarim’e gül demem gülün ömrü az olur” diye işte ondan. Normal mi dersiniz?
Bu arada iki yıl sonra ayakkabılarımı boyattım, yepyeni oldular.
Dedim ya, zihnim açılıyor, normalleşiyorum galiba, ama çok korkuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder