17 Kasım 2016 Perşembe

HALA GÜZEL İNSANLAR VAR
Şimdi bu resmi iyice inceleyin, çünkü sizlerle güzel bir yazı paylaşacağım.
Resmin ortasında beyaz uzun sakalı, uzun boyu ile dimdik ayakta duran Ortodoks Musevi şahsın ismi David. Yanındakiler ise, Allah bağışlasın 8 çocuğu ve eşi.
1982 yılında evlendik ve dünya güzeli eşim Yasemin’i Toronto, Kanada’ya gelin getirdim. Çok güzel bir mahallede, çok güzel bir evde yaşamaya başladık. Yasemin eve de mahallemize de bayıldı bayıldı.
Tam yanımızda ki evde bir Musevi aile yaşıyordu. Karı koca ve iki çocuk, David ve Rachelle. Evin hanımının ismi Jean, evin reisi babanın ismi ise Mordi. Mordi emekli bir avukat, Jean emekli bir öğretmendi. Kısa bir süre sonra 22 yaşlarında kendilerine her baktığında yüzünde gamzeleri açan, yemyeşil güzel gözleri gülücüklerle dolu güzel eşim Yasemin’i öyle bir sahiplendiler, öyle sevdiler ki
O zamanlar David 12 Rachelle ise 10 yaşlarındaydı. Çok güzel çocuklardı. Anne baba kendilerini çocuklarına adamışlar, onları en güzel bir şekilde yetiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Çocuklar da onların bu uğraşılarını anlıyorlar, anne babalarını hayal kırıklığına uğratmamak , onların bu çabalarını boşa çıkarmamak, için çok çalışıyorlardı. Derslerinin yanı sıra David dersllerinden fırsat bulduğunda evlerinin salonunda ki kuyruklu piyanonun önüne oturuyor, Rachelle kemanını eline alıyor , bizlerde hep beraber onları zevkle dinliyorduk. Aramızda o kadar güzel bir dostluk oluşmuştu ki. Yasemin o zamanlar o kırık dökük İngilizcesiyle bu sevimli çocuklarla bir çocuk gibi oyuyor, onlara resim yapmasını öğretiyordu.
Ve aradan seneler geçti. Her Kanada’yı ziyaret ettiğimizde bu aileyeuğradık. Çocuklar büyüdüler üniversiteye başladılar. David bir avukat, Rachelle başarılı bir doktor oldu. Bu arada baba Mordi öldü, çok üzüldük. Anne hala Baltimor’da yaşıyor. David ailesine büyük bir sürpriz yaparak bir Ortodoks Yahudi’ye dönüştü. İsrail’de evlendi ve 8 çocuğu oldu. Şimdi Newyork’ta yaşıyor ve başarılı bir avukatlık bürosu var.
Şimdi bunları neden yazdım? Birkaç gün önce David bana bir mesaj gönderdi face book’tan. Bizi özlediğini, merak ettiğini nasıl olduğumuzu, yaşamımızı nasıl sürdürdüğümüzü sordu. Ona mümkün olduğu kadar münasip bir dille Yasemin’i 23 ay önce kaybettiğimizi yazmak zorunda kaldım. Uzun bir süre hiçbir şey yazmadı sonra. “Güven özür dilerim, çok üzüldüm devam edemeyeceğim, sonra yazarım” dedi ve sustu. Ağladığını adım gibi biliyorum, o kadar hissettim ki. Sonra David bana uzun uzun yazdı. Hayatını benimle paylaştı, resimler gönderdi. “Newyork’a yolun düşmüyor mu Güven” diye sordu. “Gelirsen ne olur bize gel. Seni ailemle tanıştırmayı çok isterim, sizi o kadar anlattım ki çocuklarıma ve eşime dedi.
İşte böyle sevgililerim, iyi insanlar hala var. Resimde gördüğünüz bu upuzun, dev gibi, bu muhafazakar Yahudi, çocukluğunda tanıdığı o güzel gözlü, güzel kalpli bir Müslüman genç kız için gözyaşı dökebiliyor. Biliyorum son zamanlarda hepimiz çok acılıyız, ümitsiziz, kaygılıyız. Ama hala güzel insanlar var bu dünyada. Bu dünyanın bir otobüs garajı, bir istasyon, bir han, gelip geçici bir yer olduğunu hala anlayamadılar. Bu merhametsizlik, bu nankörlük dünya kurulduğundan beri sürüp gidiyor. Neyi paylaşmaya çalışıyorlar, bu kadar hırs, bu kadar gaddarlık, bu kadar acımasızlık niye ki?
Dayanamadım yazdım işte, içimden geldi.
Hala güzel insanlar var, hala güzel insanlar var.
Allah onlardan razı olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder