NE OLUR
Arabamdan indim, yürüyorum. Nasıl güzel bir Marmaris akşamı, begonviller, Japon gülleri, zakkum ağaçları her yerde, her renk. Hava mis gibi zeytin kokuyor, limon kokuyor. Gökyüzü pırıl pırıl, ay tepede. Bu Heredot’un milattan önce 400 senelerinde Marmaris’e geldiğinde hayran olduğu ayın aynısı. Acaba o da benin gibi kafasını kaldırıp hayran hayran aya baktı mı diye düşünüyorum.
Yürümeye devam ediyorum. Önünden geçtiğim balkonların birisinden çok taze bir bebek ağlaması geliyor, sonra bu ağlama gülücüklere dönüşüyor “Allah'ım” diyorum “Şu bebeğe de bizlere de merhamet et. Biz seni de senin yarattığın bu güzel dünyayı da çok seviyoruz. Bu olanlara bir dur demenin zamanı gelmedi mi? Çok yorulduk, acılar içinde kaybolduk. Ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı bilmiyoruz artık. İçimiz dışımız kan ağlıyor, gülmeyi unuttuk. Bu bebeğin daha güzel günleri olsun, olur mu?” diyorum. “Ne olur” diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder