17 Kasım 2016 Perşembe

ÖLÜMÜN SAATİ YOK BE, YOK İŞTE!..
Aşağıdaki yazıyı ben yazmadım. Kansere yenilen bir doktor hanım ölümünden kısa bir süre önce yazmış. Bu yazıyı ben son kitabım “Yasemin&Güven” kitabımda da paylaştım. Ben bu duygulu, yürekten, inanılmaz samimi hislerle yazılmış yazının altına bin defa koyarım imzamı.
“Yanınızdaki kimseye değer verin. Kırmayın onu. Durup durup sevdiğinizi söyleyin. Özel hissettirin. En ufacık bir şeyde bitti demeyin, ağlatmayın üzmeyin. Neden mi? Çünkü ölümün saati yok. Belki son sarılmanızdır, belki son görüşünüzdür. Belki saatler sonra ona değil toprağına dokunacaksınız. Onu değil toprağını öpeceksiniz. Belki ettiğiniz kavgalara pişman olacaksınız. Keşke yanımda olsa da ona bir sarılsaydım diyeceksiniz. Sevdiklerinizin değerini onları kaybettikten sonra değil, şu an bilin. Toprak aldığını geri vermez, çünkü ölümün saati yoktur”
İnanın bu bölümü gözyaşları içinde yazdım. O kadar doğru ki. Son bir hafta içinde olanları sizlerle paylaştım. Ne olur olanlardan ders alın. Hoş görülü olun, fedakar olun, affedin. Kırdığınız, kırıldığınız, gücendiğiniz veya gücendirdiğiniz birisinin ölüm haberini aldığınızda ne hissedeceksiniz? “Olsun ne yapalım ben haklıydım” demeniz yetecek mi? İçinizde ki o sızıyı saklayabilecek misiniz? Atabilecek misiniz?
“F” vitaminlerim, dostlarım, arkadaşlarım, canlarım benim. Hadi sevdiklerinizi hatırlayıp, şöyle bir sarılın onlara bugün. Nedenini söylemeyin, “İçimden geldi deyin.
Hala vakit varken, hala onlara dokunabilirken.
Olur mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder