5 Ağustos 2017 Cumartesi

BıÇAK KEMİĞE DAYANMASIN
Sabah kalkıyorum. Hava mis gibi kokuyor. Zakkumlar nasıl güzel açmışlar, kat kat, renk renk. Evimin önündeki yokuştan aşağı doğru sol ayağım topallıyarak iniyorum. . Komşular uyanmışlar, selamlaşıyoruz. "Gel Güven abi" diyorlar gel bir kahve içelim, gel Allahını seversen kahvaltı etmediysen kahvaltı edelim" diyorlar. Kahvaltı değil de bir kahvenizi içerim diyorum. Oturuyorum, kahve içiyoruz birlikte dertleşiyoruz. Nasıl çırpınıyorlar nasıl uğraşıyorlar bana bir seyler ikram etmek için. Vedalaşıyoruz kucaklaşıyoruz . "Yemeğe de gel bak güceniyoruz ama bizi iyice boşladın" diyorlar.
Eve dönuyor arabama atlıyorum. Marmaris merkeze geliyorum. Kırtasiyeden alacaklarım var. Bir şeyler seçiyorum. "Hoşgeldin Güven Abi" diyorlar. Gözlerinin içi gülüyor. Çay içiyoruz dertleşiyoruz. Herkesin derdi aynı. "Ne olacak bu turizm?, ne olacak bu memleketin hali?" Diye soruyorlar. Herkes dertli, herkes gırtlağına kadar dolu. Olup bitenleri kabul edemiyorlar, hazmedemiyorlar.
Balık haline giriyorum. Balıkçılar etrafimda toplanıyorlar. "Bak senin sevdiğin beyaz sokkan var. Sen şöyle otur güzel abim biz hallederiz" diyorlar. Mısır ununa batır, yağda kızart, bir kadehte buz gibi rakı yakışır abimize" diyorlar. "Mısır unun var mı? Yoksa verelim" diyorlar Öyle samimi öyle içten konuşuyorlar ki. Ne ben gitmek istiyorum ne de onlar gitmemi istiyorlar.
Neyse balıkları arabaya koyup çarşıda geçmiş olsunlar arasında yürüyorum, hava pırıl pırıl. O kadar sıcakta değil. Bir yandan yüruyorum, bir yandan Marmaris'i inceliyorum. O kadar degişti ki kasabacık. Simdi diyorum eskiler mezarlarindan kalkıp Marmaris'in bu halini görseler ne hissederler di ?. Küfredecekleri kesin de kaybolurlarmıydı acaba diye düşünüp gülüyorum. Yürüyorum, yürüdükçe selam verenler, gülümseyenler çoğalıyor.
Marinaya geliyorum. Bütün esnafla teker teker selamlaşıyorum. Birbirimize "Hayırlı işler" diliyoruz. Hepimiz biliyoruz ne iş kaldı, ne de hayır. Lafin gelişi alışmışız. Otomatik pilot devreye giriyor yani.
Ülen, diyorum kendi kendime, ülen dinci münafıklar, götünüzu yırtın bakalım.
Ve şunu bilin ki; ne Cumhuriyete dokunabilirsiniz ne bu insanları değistirebilirsiniz. Ne yaparsanız yapın, ne sahtekarliklar, ne düzenler kurarsanız kurun, gücünüz yetmez buna. Çünkü puştluk mayalarında yok bu insanların.O mavi gözlü güzel insan, hani "
Beton Mustafa" diyorsunuz ya, beton gibi yoğurmuş bizi. Öyle bir temel atmış ki feriştahıniz gelse yıkamaz.
Bıçak kemiğe dokunmasın. Tamam mı yeter ki bıçak kemiğe dokunmasın. Öyle bir kayaya toslarsiniz ki feleğinizi şaşırırsınız. Ne o şeytanın uşaği jöleli danışmanlarıniz kalır, ne o sırtınızı dayadığınız, bütun emirlerini terbiyeli maymun gibi yerine getirdiniz güçler, ne o görmemişlik abidesi sarayınız kalır ne de siz kalırsınız.
Hala mı anlamadınız? Hala mı, göremiyorsunuz? Hala mı uyanamadınız?
Hala mı?
Diyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder