BİR YAZAR BAŞKA NE İSTER Kİ?
Bugün günlerden pazartesi, Mayıs 22. 71 yaşıma girmeme sadece iki günüm kaldı. 24 Mayıs benim doğum günüm. İkizlerim yani, hani hanımların hiç sevmediği, fellik fellik kaçtığı, naş naş, aman aman benden uzak ol da… dediği burç.
Mayıs ayı en sevdiğim aydır biliyor musunuz? Nazlı bir aydır kaprislidir, rengarenktir. Gündüzleri güneşin, geceleri tatlı bir uykunun zevkini çıkarırsınız sıcaktan bunalmadan. Mayıs ayı bahar bitmeden yazın gelmesini istemez, tavır koyar. Birden yağmur olur yağar, bazen sürpriz soğuk rüzgarlarla “Hayır” der, trip atar. Benim çiçeklerim var, sıranı bekle yaz efendi, onlar henüz senin kavurucu sıcağına hazır değiller, zamanın gelince sen gelirsin ben baharımı alır giderim der.
Yani ikizler mikizler, beğenirsiniz beğenmezsiniz, iyi ki mayısta doğmuşum.
Mayıs ayı’nın son günleri. Marinada ki mağazamda oturuyorum. Sezon geldi güya ama turistler gelmedi. Turizm esnafı hala bekliyor, hala iyi niyetli olmaya çalışıyor. Mağazanın önünden geçen tek tük turistleri görseniz yüreğiniz parçalanır. Bütün sefil takım burada. Seçmiş seçmiş yollamışlar yani. Turist sefil, esnaf sefil, Victor Hugo eğer hayatta olup Marmaris’te yaşasaydı sefiller romanını ya yeniden yazar, ya da bir bölüm ilave ederdi diye düşünüyor, kendi esprime kendim gülüyorum. Allah yardım etsin bu turistlere bel bağlayanlara. Kör körün elinden tutmuş gibi yani.
Saat 12 ye doğru içeri yüzünde mahcup bir gülümseme, 40yaşlarında, uzun boylu, kara yağız temiz yüzlü biri girdi. Doğru bana doğru geldi, elini uzattı. Oturdum yerden ayağa kalktım, el sıkıştık. “Sizinle tanışmaya, sizi görmeye geldim, çok merak ediyordum ” dedi. Biraz sustuk, bu defa ikimizde gülümsedik, birbirimizi inceledik. Yüzüme o kadar sevgi dolu bakıyordu ki, bir an utandım, gözlerimi dışarıdan geçenlere çevirdim.
“Yasemin adlı kitabınızın 147inci sayfasındayım. Bu hayatımda okuduğum ikinci kitap. Hanımım ısrar etti okumam için. Hanım’a bir arkadaşı ödünç vermiş. Kitabınızın ön sayfasında imzanız var. Biliyor musunuz ben bir futbol hastasıyım. İnanır mısınız iki gündür televizyonu açmadım, açmak içimden gelmedi. Kitabınızı elimden bırakamadım. Emin olun beni çok etkiledi yazdıklarınız. Sanki dünya görüşüm, yaşama bakış açım değişti daha kitabın sonuna bile gelmedim. En çok da eşim seviniyor kitaba olan ilgime” dedi.
Sonra bir 10 dakika falan sohbet ettik. Sorular sordum, sorular sordu. Vedalaştık, giderken elimi sıktı. Mutlu olarak ayrıldığını hissettim çünkü elimi tutuşu farklıydı, hiç bırakmak istemedi.
Sevindim, uykusuz gecelerime, hüzün dolu günlerime, yayımlatma sıkıntılarıma, yorgunluğuma değdi demek ki dedim kendi kendime. Kitaplarım, sizlerle paylaştığım yazılarım hakkında birçok iltifat, övgü dolu yorumlar alıyorum ama okuyucularla karşı karşıya gelmek ayrı apayrı bir duygu, inanın…
Bir yazar başka ne ister ki?
71 yaşıma girdiğime değecek demek ki…
( Kızım damadım ve bendeniz, Mona Titti ekibi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder